BODRUM HABER – Bodrum Kent Konseyi Kadın Meclisi, kadınların demokratik ve şeffaf bir ortamda bir araya gelerek, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda çalışmalarda bulunmaları amacıyla kurulmuş bir yapıdır. Bu meclisin temel ilkeleri adalet, katılımcılık ve şeffaflıktır. Ancak son dönemde yaşanan olaylar, bu ilkelerin ihlal edilerek meclisin demokratik yapısının zedelendiğini göstermektedir. Kadın Meclisi’nin 400 kadının katıldığı genel kurulunda, 271 oy ile en yüksek oyu alarak seçildim. Bu görev, benim için sadece bir unvan değil, aynı zamanda Bodrum’un aydın ve çağdaş kadınlarına karşı bir sorumluluktu. Seçimin hemen ardından gerçekleşen ilk toplantıda, yedi asil üyenin dördünün oyu ile sözcü olarak göreve başladım. Ancak, ilerleyen süreçte birtakım haksız ve hukuksuz uygulamalara maruz kaldım.
Kadın Meclisi toplantılarından birinin online olarak yapılması kararlaştırıldı ve ben de bu toplantıya katıldım. Ben ne bir profesyonelim ne de siyasette ve kadın mücadelesinde en iyisi olduğumu iddia eden biriyim. Ancak online toplantı sürecinde, süreç yönetimine ilişkin bahanelerle psikolojik şiddete maruz bırakıldım. O tarihte Kadın Meclisi Genel Sekreteri olan kişi tarafından online yapılan toplantıda ifadelerimle dalga geçildi. “yönerge” yerine “yönetmelik” dediğim için herkesin içinde ”Mevzuatı aç oku” şeklinde azarlanarak aşağılandım ve bu durum beni derinden üzdü. Böyle bir durumla karşılaşmanın şaşkınlığı ve toplantı düzenini bozmamak adına uğradığım psikolojik şiddet ve mobinge sessiz kaldım.
Daha önceden tanıdığım fakat uzun süredir görmediğim genel sekretere, geçmişteki tanışıklığımıza dayanarak yaşadığım rahatsızlığı belirten ve kendisini saygıya davet ettiğim bir mesaj attım. Ancak bu mesaj, bilgim ve rızam olmadan Kadın Meclisi grubunda paylaşılarak aleyhime bir linç kampanyasına dönüştürüldü. Bu olaydan sadece iki toplantı sonra, dört üyenin belirlenen tarihten farklı bir tarihte tarafımıza haber verilmeden bir araya gelerek aldığı hukuksuz ve keyfi bir kararla sözcülüğüm sona erdirildi. Oysaki Kent Konseyi Kadın Meclisi Yönergesi’ne göre, sözcünün görevden alınmasını
öngören hiçbir madde bulunmamaktadır. Ayrıca, gerekçe olarak gösterilen “şiddet tutum belgesi”, yalnızca belediye çalışanları arasında geçerlidir. Bir belediye çalışanı olan eski Genel Sekreter tarafından tüm Yürütme Kurulu önünde asıl şiddete maruz bırakılan ben iken olayın bu hale getirilerek aleyhime yıpratma çalışmasının sistematik olarak devam ettirilme amacını da anlamış değilim.
Hemen bu hukuksuz kararın iptali ve yaşadığım psikolojik şiddet nedeniyle Muğla 3. İdare Mahkemesi’ne dava açtım ve yargı süreci devam etmektedir. Hukuka olan inancım tamdır ve adaletin en kısa sürede sağlanacağına inanıyorum. Bu süreçte yanımda olan olan 2 asil ve 7 yedek Kadın Meclisi yönetim kurulu üyelerine ve bana destek olan Bodrum Kadınlarına teşekkür ediyorum. Kadın Meclisi
YK üyelerinin yaptıkları basın açıklamalarına ve serzenişlerine aynen katılıyorum. 4 üye tarafından bu haksız karar sonrasında meclisin bütün demokratik değerleri hiçe sayılmış; yedek üyeler yazışma gruplarından çıkartılmış, önceki dönem yönetimi tarafından tutulması gereken karar defteri ve belgeler son ana kadar saklanmış, meclis tamamen dört kişinin insiyatifine bırakılmıştır.
Kadın Meclisi, köklü ve saygın bir dayanışma platformu olmalıyken, siyasi ve içeriğini bilmediğim başkaca çıkarların gölgesinde keyfi kararlarla yönetilmektedir. Benim kadın mücadelesindeki duruşum, koltuk ve makam kaygısı taşımayan, samimi bir duruştur. Bodrum’un aydın ve çağdaş kadınlarının, bu hukuksuzluğa ve anti-demokratik uygulamalara karşı duracağına inanıyorum.
Kadınlarımızın sosyal ve siyasal yaşamda daha fazla yer alması için verdiğim mücadeleden asla vazgeçmeyeceğim. Adalet yerini bulana kadar hukuki sürecimi sürdürecek ve kadın dayanışmasının gerçek anlamda tesis edilmesi için çalışmaya devam edeceğim.
Ben asla psikolojik şiddet uygulamadım ve hiçbir kaosun tarafı olmadım. Hukuk ve Bodrum kadınlarının sağduyusu kamu oyunun gerçekleri eninde sonunda doğruyu görmesini sağlayacaktır.
Ancak süreç içinde yapılan açıklamalar, haklı ve kararlı duruşumun aksine, aleyhime haksız bir algı oluşturdu. Bu durumu düzeltmek adına açıklama yapma gereği hissettim. Hukuka inanan ve güvenen biri olarak, hakkımı sosyal medyada değil, yargı yoluyla aramayı tercih ettim ve bu doğrultuda gerekli hukuki süreci başlattım.
