Her birinizi, bugünün zorbalığına, zulmüne, baskılarına, dayatmalarına inat; gelecek güzel günlere olan tüm inancımla, saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Dostlar, bugün 19 Mart, tarih bugünü Türkiye demokrasisi için kritik bir dönüm noktası ve sivil darbenin en somut adımı olarak yazacaktır.
Bugün İktidar, ülkeyi yönetemediği gerçeğini örtbas etmek için baskı, hukuksuzluk ve anti-demokratik uygulamalara daha da sarılmakta ve kendi başarısızlıklarının faturasını muhalefet kesmek
ve onları devletin güvenlik unsurlarıyla karşı karşıya getirme çabasına girişerek kirli ve sinsice bir oyunu kurgulamaktadır.
Bu oyunun içinde demokratik şartlarda, eşit ve adil bir yarışın koşullarını ortadan kaldırmak yanında;
Bu oyunun arkasındaki eş zamanlı diğer plan ise; bir yol kazasına uğramamak adına; bir yol temizliği yapmaktır.Gerçekte, herkesin gördüğünü Cumhurbaşkanı Erdoğan da elbette görüyor ve partimizin Cumhurbaşkanı adayı olacağı kuvvetle muhtemel Ekrem İmamoğlu ile yarışamayacağını da iyi biliyor.
Biz de biliyoruz ki, Ekrem İmamoğlu’nun halkın gönlündeki yükselişi, Erdoğan için dayanılmaz bir hale gelmiş ve Sevgili İmamoğlu’nun da teşhisini koyduğu gibi: Tayyip Erdoğan’ın Ekrem Ağrıları tutmuştur!
Bu yüzden halkın iradesini gasp etmek için gayri hukuki yollara başvuruyor, kişi hak ve hürriyetlerine adeta bir saldırı niteliğinde gözaltılar ve tutuklamalarla bir cezalandırma girişiminin azmettiricisi olarak tüm ülkede adı anılıyor.
Ancak bilinmelidir ki, bu girişimlere geçit vermeyeceğiz; ne teslim olacağız ne de boyun eğeceğiz!
Teslim olacak mıyız?
Boyun eğecek miyiz?
Değerli yurtseverler, bu iki yüzlülüğe artık bir son verilmelidir.
Bir yandan barış söylemleriyle göz boyamaya çalışırken, diğer yandan hukuk ve demokrasiyi ayaklar altına almakla; kırmızı başlıklı
kız masalında, ağzındaki salyalarla timsah gözyaşları döken yaşlı kurttan bir farkınızın olmadığı ortada!
Bunu bu millet artık görüyor, duyuyor ve biliyor!
İstediğinİ kadar, devletin bütün imkanlarını; muhalefeti baskı altına almak, sindirmek ve halkın iradesini yok saymak için kullanın.
Çanak çömlek patladı ve bütün foyanız ortaya döküldü!
Bugün yaşananlar, yönetemeyenlerin, yönetemedikleri bir ülkede ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak için gösterdiği beyhude çabanın sonucudur.
Erdoğan, “Bu da olmaz!” denilen her şeyi yaparak çevresindeki birkaç aklı evvel ile ülkede büyük bir kaosu titizlikle planlamıştır.
15 Temmuz’dan bu yana, olağanüstü hal yasaları ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile yönetilen bir ülke durumuna getirildiğimiz bütün oldubittilerin farkındayız.
Bugünlerin ülkemizi getirdiği nokta; maalesef her kararda bir kişinin keyfiyetine bağlı olarak yönetilmeye çalışılan koca devlettir.
Bunun adı ne cumhuriyet ne demokrasi olamaz.
Artık tüm dünya anti demokratik, otokrasi heveslisi – TEK ADAM rejiminin, ülkeyi bir kaosun eşiğine getirdiğine aynı bizler gibi tanıklık etmektedir.
Üzülerek söylüyorum ki: Bugün bir partiye değil, kendisini gibi düşünmeyen, ne olduklarını bilen ve gören herkese ve neredeyse
halkın tamamına karşı büyük bir sindirme ve baskı politikası yürürlülüktedir.
Bugün yurdun dört bir yanında yükselen ses; sadece bir siyasi mücadele değil, her vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin savunulduğu bir varoluş mücadelesidir.
Tarih bize göstermiştir ki, halkın azim ve kararı, en karanlık dönemleri bile aydınlığa çıkaracak en büyük güçtür.
1919 ruhuyla söylüyorum, yurdun bağımsızlık mücadelesine inanmış bir kuvayı milliyeci ruhuyla söylüyorum: yüzyıl önce tıpkı Amasya
Genelgesi’nde olduğu gibi, bugün de kurtuluş; halkın azim ve kararlılıkla; kendi iradesine sahip çıkmasıyla mümkün olacaktır.
Şu gerçeğin altını çizmekte fayda var: Recep Tayyip Erdoğan’ın artık bir ülke menfaati adına başarmak istediği toplumsal bir siyasi hedefi yoktur; onun tek amacı, sağ sol demeden, kim ve ne olduğuyla
ilgilenmeden; tüm halkın iradesine el koyarak kendi saltanatını ilan etmektir.
Vaziyet budur; ve artık, doksan yaşındaki bir mazluma elini öptürecek kadar büyük bir kibir abidesine dönüşen Erdoğan’ın,
ülkemizin gerçeklerinden ne kadar kopuk ve uzakta olduğunu konuşmak bile gereksizdir.
Evrensel hukuk ve adalet kavramlarının siyasallaşan yargı eliyle komedi dükkanına dönüştürüldüğü 19 Mart seremonisi için ancak şunlar söylenebilir:
Bir gün önce diploması vardı, şimdi yok, akşam Türkiye’nin en büyük belediyesinin başkanıydı, sabah suç örgütü lideri ilan edildi!
Bu hızla giderse yarına kadar ‘uzaylı istilasının başındaki isim’ diye suçlanabilir İmamoğlu.
Buna Hukuk değil, en fazla, bilim kurgu senaryosu denir!
Ülkemizde Siyasallaşan Yargı, adeta Netflix dizisi gibi ilerliyor: Her bölümde oyun içinde oyun var!”
Tarih elbette bugünlere de ışık tutacaktır;
Bu senaryoyu yazanlara sesleniyorum:
Bu kadar mı korktunuz!
Fakat şunu bilmelisiniz ki, tarih önümüze şunu hakikati de koyar; korkunun ecele faydası yoktur!
Değerli yol arkadaşlarım,
Bu kavga hep vardı ve var olacak:
Tüm demokratik güçlere ve aydın yurtsever halkımıza sesleniyorum:
Yine türkülerimiz ve bayraklarımızla geldik,
Dalga dalga aydınlık olacağız,
And olsun ki, yürüyeceğiz karanlığın üstüne,
Ve meydanları zapt edeceğiz yine!
Safları sıklaştırın yoldaşlar,
Bu kavga faşizme karşı
Bu kavga hürriyet kavgasıdır!
Bu duygularla, demokrasiyi savunmak adına, bugün burada olan tüm yurtseverleri sevgiyle selamlıyor,
Gelecek güzel günlere olan tüm inancımı yineleyerek, hak, hukuk ve adalet için hayatını mücadeleye adamış, tüm devrimcilerin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Yaşasın demokrasi, yaşasın mücadelemiz!